SUÇLULUK DUYGUSU, YANLIŞ BİR ŞEY YAPTIĞINIZ ANLAMINA GELMEYEBİLİR

Suçluluk; içinde bulunduğumuz olumsuz durumlardan kendimizin sorumlu olduğunu düşündüğümüzde, hata yaptığımızda ve yaptığımız hatalar, yanlışlar benliğimize uymadığında hissettiğimiz bir duygudur. Suçluluğu üzüntü, korku, öfke gibi temel duygulardan ayıran, suçluluk hissetmek için öncelikle bir benlik bilincinin oluşması gerektiğidir. Çünkü kişinin suçluluk hissedebilmesi için içinde bulunduğu durumu değerlendirmesi ve bu durumun kendi benliğiyle uyuşmadığını görebilmesi gerekir. Suçluluk ve utanç sıkça birlikte kullanılan, benzer durumlarda ortaya çıkan duygulardır. Aralarındaki fark ise utancın içinde ‘’özün kötülüğünü’’ barındırmasıdır. Suçluluk yapılan veya yapılmayan davranışa yönelikken, utanç kişinin özünün kötülüğüne yöneliktir.

Suçluluğu sağlıklı ve sağlıksız suçluluk olarak ikiye ayıran çalışmalarda sağlıklı suçluluk, makul bir kuralı ihlal ettiğinizde veya davranışlarınızdan dolayı başkaları zarar gördüğünde hissettiğiniz duygudur. Sağlıklı suçluluk yapıcı bir role sahip olup, zararı telafi etmeniz ve gelecekteki davranışlarınızı şekillendirmenize yardımcı olur. Sağlıksız suçluluk ise gerçekçi olmayan kurallar her çiğnendiğinde veya zararın kaynağı siz olmasanız dahi hissettiğiniz suçluluktur. Sağlıksız suçluluk, zararı telafi etmek için harekete geçmenize engel olur. Kendinize yönelik eleştirilerle birlikte utanç duygusu içine hapsolmanıza sebep olur.

Suçluluk hissetmeniz her zaman yanlış bir şey yaptığınız anlamına gelmeyebilir. Yanlış bir şey yapmış olabilirsiniz de, olmayabilirsiniz de. Suçluluk, sizin olaylar hakkındaki bireysel değerlendirmeleriniz sonucu yanlış bir şey yaptığınız sonucuna ulaşmanızla birlikte ortaya çıkabilir. Örneğin, partnerinize ilişkinizde yaşadığınız olumsuz duygulardanbahsettiğinizde, kendisinin ne kadar büyük sorunları olduğunu, sizin ise küçük şeyleri problem haline getirdiğinizi söyleyebilir ve siz de kendinizi anlayışsız olmakla suçlayabilirsiniz. Oysa ki partnerinizin büyük sorunları olsa bile, ilişkinizle ilgili duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı dile getirmeniz yanlış bir şey yaptığınız anlamına mı gelir?

Kendinize yönelik belirlediğiniz kurallar/beklentiler, beraberinde suçluluğu getiren bir diğer noktadır. Bu kurallar/beklentiler genellikle ‘’-meli, -malı’ cümleleriyle ifade edilir. Kendinizden beklentileriniz çok yüksek olduğunda ve bu beklentileri karşılayamadığınızda kendinizi eleştirmeniz ve suçluluk hissetmeniz kaçınılmaz olur. Örneğin ‘’Annemi sevmeliyim. Çünkü o beni 9 ay karnında taşıdı.’’ Bu kural/beklenti, annenizi sevemediğiniz için size suçlu hissettirebilir. Her zaman insanların yardımına koşmanız gerektiğine dair mükemmeliyetçi bir beklentiniz varsa, yorgun düşüp birine yardım edemediğinizde kendinizi suçlu hissedebilirsiniz. Kişilerin kendilerine yönelik her şeyi bilmeleri gerektiği beklentisi, suçluluğu beraberinde getiren yaygın etkenlerden biridir. Kar yağdığında çocuğunuzu dışarı çıkardıktan bir süre sonra çocuğunuz hastalandıysa, hastalanacağını bilerek onu dışarı çıkarmamanız gerektiğini düşünüp suçluluk hissedebilirsiniz. Oysa ki hasta olacağını bilseydiniz onu dışarı çıkarmayacaktınız. Bilemeyeceğiniz olaylarla ilgili ‘’Bilmeliydim.’’ beklentisi size suçluluk hissettirir. Her şeye gücünüzün yetmesi ve başarısız olma, hata yapma hakkınızın da olduğunu gözden kaçıran beklentiler, suçluluğu ortaya çıkaran etkenlerden bir diğeridir. Beklediğiniz otobüsün gözünüzün önünden geçip gitmesi ve onu gözden kaçırmanız durumunda kendinizi eleştirebilir, suçluluk hissedebilirsiniz. Hata yapamayacağınız, başarısız olamayacağınız yönündeki bu beklenti gün boyu suçluluk veya öfke hissetmenize neden olabilir. Oysa ki bir insan olarak hata yapmanız, bir şeyleri gözden kaçırmanız, başarısız olmanız oldukça doğaldır.

Suçluluk hissetmenize sebep olan bir diğer etken kişiselleştirmedir. Sorumlu olmadığınız durumlarla ilgili kendi üzerinize aldığınız pay suçluluk hissetmenize neden olabilir. Bu bilişsel çarpıtmaların görüldüğü durumlarda olay üzerinde ya etkiniz yoktur ya da hissettiğiniz suçluluk ile üzerinizedüşen pay orantısızdır. Örneğin, yaptıkları kavgalarda annesini sakinleştiremediği için ebeveynlerinin tartışmalarından ve nihayetinde boşanmalarından kendisini sorumlu tutan biri suçluluk hissetmektedir. Bir başka örnekte sosyal ve akademik alanda kardeşinden daha başarılı olan biri, kardeşinin mutsuz olduğunu gördüğünde veya düşündüğünde suçluluk hissedebilir. Kardeşinin mutsuzluğundan kendisini sorumlu tutuyor olması, bu kişiye suçlu hissettirir.

Kendinizi sürekli suçlayan sesin her geçen gün pekişmesinin altında yatan bir düşünce, bunların sizi harekete geçirdiğidir.Geriye dönüp aynayı kendinize de tutmak, yaşadıklarınızda kendi payınızı görebilmek elbette sağlıklı bir yetişkin davranışıdır. Ancak görülmektedir ki hemen hemen her olaydan kendini sorumlu tutarak hissedilen suçluluk duyguları; harekete geçmeyi, kendini geliştirmeyi, hatalardan ders çıkarmayı engeller. Hata yapmamak için çevrenizden uzaklaşmaya, kendi kabuğunuza çekilerek yoğun suçluluk duygularıyla beraber gelen depresyona sebep olabilir. Benzer şekilde, suçluluk hissetmeden hata yaptığınızı anlayamayacağınızı ve düzeltemeyeceğinizi düşünmeniz de okları sürekli kendinize çevirmenize sebep olan bir düşünce haline gelebilir. Çünkü bir şeyler yolunda gitmediğinde bu mutlaka sizin suçunuz olmalıdır.

Peki neden her zaman yanlış bir şey yaptığımızı düşünüyoruz,kendimizi suçluyoruz, kendimizi eleştiriyoruz, uyulması zor kurallar koyuyoruz ?

Kendinizi suçlu hissettiren sese kulak verin. Bu ses size daha önceden tanıdık geliyor mu? Küçük yaşlardan itibaren çevrenizin size söyledikleri veya hissetirdikleri bugünkü derin suçluluk hislerinizin temelinde yatıyor olabilir. Bu sesler ebeveynlerinizin, diğer bakımverenlerinizin, akrabalarınızın, öğretmenlerinizin, arkadaşlarınızın, kardeşlerinizin veya toplumun sesi olabilir. Şu an bu seslere içinizden bir parça katılmıyor olsa dahi, geçmişten bugüne her geçen gün yavaş yavaş bu sesleri içselleştiren bir parça bunlara katılıyor ve benzerlerini size söylüyor olabilir mi? Yine benzer şekilde içselleştirdiğiniz başka bir ses, bir başka parçanız; şimdiki koşulları, ihtiyaçlarınızı, duygularınızı göz önünde bulundurmadan size ne yapmanız veya ne yapmamanız gerektiğiyle, nasıl bir insan olmanız gerektiğiyle ilgili katıkurallar koyan talepkar bir ses olabilir mi?

Halbuki hata yaptığınızı kabul ederek, bunun insani bir durum olduğunu görerek, kendinize gerçekleştirilmesi mümkün olmayan kurallar koymayarak, kendinizden beklentilerinizi gerçekçi bir şekilde yeniden değerlendirerek, kendinizi kabul ederek tekrar bu hatayı yapmamak için çaba göstermeniz de mümkündür. Sanıyorum ki sağlıklı suçluluk da budur.

 

Uzm. Klinik Psikolog Seda Bilgin

ÖZGEÇMİŞİ İNCELE

 

 

Menü