BAĞ KURMAK TEK KİŞİLİK BİR DANS DEĞİLDİR

Çok eskilerden beri süregelen ve yegâne ihtiyacımız olan ‘’bağ kurma’’ atalarımız tarafından hayatımıza miras bırakılmış. Yaşamımızın erken dönemlerinde ise bakım verenlerimiz tarafından şekil verilmiş, en güncel haline ulaşmış da denilebilir. Bağ kurmak; tek kişilik bir dans değildir. Daha anne rahmindeyken başlayan bu ilişki; doğumla perçinlenecek, yüksek doz oksitosinin de verdiği yetkiyleyakınlığın temelleri atılacaktır. Baktığında oradaysa, ihtiyaçlarını anlamak ve karşılamak için hali hazırda bekliyorsa hissettiğin gerilim yerini yavaş yavaş güven duygusuna bırakacaktır. Aslına bakarsanız bir nevi dünyada cenneti yaşama hali de denilebilir.

Zaman ilerledikçe bakım verenin de geri çekileni makbuldür.Öznenin (çocuğun) optimum bir doyuma ihtiyaç duyduğu kadar optimum bir eksikliğe de ihtiyavardır. Bundan böyle kendi isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılayabilen, bekletebilen, tolere edebilen bir varlık haline gelmenin vaktidir. Eğer kurulan bağ, güven ile çevrelenmiş ise nesnenin (bakım verenin) geri çekilmesine karşın da bir güven duygusu hissedilir. Nesnenin (bakım verenin) yokluğu tolere edilebilir hale gelir.

Bazen ise işler yolunda gitmeyebilir. Böyle bir hikâyede daha çetrefilli olacaktır bu yolArtık kaygıyı ve kaçınmayı barındıran virajlar da vardır. Kimileri güvenli bir bölge içinde bulunurken kimileri de yara almıştır. Kimileri bu yarayı kaygısıyla korurken kimileri de kabuğuna çekilme ihtiyacı hissedip, ilişkileri kol mesafesinde tutmuştur. Her ne oluyorsa içinizde vardır elbet bir sebebi… Hepsi anlaşılır, hepsi bizi biz yapandır. Ancak tek bir gerçek vardır ki; üstü örtülmeye çalışılmış, kapıları kapatılmış, anahtarları saklanmış olsa bile en derin ihtiyacımız bağ kurmaktır. İnsanı bağ yaşatır. Böylesine elzem bir gereksinimi saklamaya ihtiyaç duymak ya da yok saymak muhtemelen daha büyük bir yankıyla geri dönecektir benliğe… Bağ, hayatın yadsınamaz bir hakikatidir.

Peki, daha güvenli bağlar kurmak ve ilişki çemberlerini değiştirmek mümkün müdür? Elbette… Yaralanmak hepimize aittir. Karadut’un lekesini yine kendi yaprağı çıkarır. İlişkilerle yaralanır, ilişkilerle iyileşiriz. İlişkilerle değişir, ilişkilerle dönüşürüz. İlişkilerle yakınlaşır, ilişkilerle derinleşiriz. Bir ilişkinin açtığı yarayı kapatmak ancak başka bir ilişki ile mümkündür. Yeni bir nesne ile kurulan ilişki, güvenli bir bağ kurmaya da hizmet edecektir ancak bu sefer nesne, terapisttirve ötekilerden farklıdır. Terapist ile duygusal anlamda kurulan bu bağ, zamanla dış dünyaya da taşınacaktır. Muhtemelen yeni yollar açacak, güvende olmak ve anlaşılmanın ahengi içinde su akıp yolunu bulacaktır. İçselleştirilmiş nesnenin (bakım verenin) gölgesi yavaş yavaş ve tedricen benliğin üzerinden kalkacak böylece güveni, güvenmeyi, güvendiği yerde kalmayı keşfedecek insan…

Psikolog Rabia Uçan

ÖZGEÇMİŞİ İNCELE

 

 

 

Menü